İnanılmaz ama gerçek: Milas'ta kaybolmaya yüz tutan meslekler zamana direniyor
Milas'ın köylerinde bir zamanlar kiremitçi fırınlarının bacasından dumanlar yükselir, değirmen taşlarının dönen sesi köy yollarına karışır, keçi çanlarının melodisi dağlardan yankılanırdı. Bugün ise o sesler birer birer sönüyor. Kiremitçi ustaları, değirmenciler, keçi çobanları... Bir dönemin sembolleri, birer birer kayboluyor. Milas'ın kırsal mirası, tozlu anıların içinde yok olmadan önce son kez kayıt altına alınıyor.

DEĞİRMEN TAŞLARININ SESSİZ ÇIĞLIĞI
Bir taşın sesi, bir köyün bereketiydi
Milas’ın kırsalında bir zamanlar dereler sadece su taşımazdı; o sular, değirmen taşlarına hayat verir, köyün ekmeğine bereket katardı. Ören’den Beçin’e, Gökçeler’den Kafaca’ya kadar, neredeyse her köyde bir değirmen vardı. Değirmenciler, taşın dönüşünden unun inceliğini, suyun debisinden hamurun kıvamını anlardı.
Değirmenci Hasan Ağa’nın hatıraları hâlâ taze: “Bir köyün değirmeni sustu mu, o köy aç kalırdı.” Bugün o değirmenlerin taşları yosun tutmuş, kapıları kapanmış, bacaları devrilmiş halde. Bir zamanlar un kokusuyla dolan değirmen odaları, şimdi toprak kokuyor. Bir değirmenin çöküşü, bir köyün sessizliğe bürünmesidir.
Bakmadan Geçme





