Milas'ta Zeus'un iz bıraktığı kutsal kaya
Milas'taki Labraunda kutsal alanında bulunan ve ortadan ikiye yarılmış dev kaya, halk arasında Zeus'un yıldırımıyla oluştuğuna inanılan kutsal bir işaret olarak görülüyor efsanelerle iç içe geçmiş bu doğal oluşum, geçmişten bugüne inanç ve merakın odağı olmayı sürdürüyor.

Antik Karya’nın zirvesi: Labraunda ve tanrılara adanmış dağ mabedi
Milas’ın yaklaşık 14 kilometre kuzeydoğusunda, dağların arasında gizlenmiş kutsal bir alan bulunur: Labraunda. Antik Karya halkı için büyük öneme sahip bu dağ mabedi, yalnızca bir ibadet yeri değil, aynı zamanda bir kült merkezi ve sembol üretim alanıydı. Zeus, burada özel bir unvanla anılırdı: Zeus Labraundos – yani çift baltalı Zeus. Bu unvan, yalnızca gücün değil, aynı zamanda tanrısal adaletin ve doğa gücünün de simgesiydi. Labraunda’da yükselen merdivenli kutsal alan, dönemin tanrılara duyulan saygısını ve doğayla bütünleşmiş inanç dünyasını yansıtıyor.

Altın baltanın gizemi: Zeus’a adanan tanrısal armağan
Labraunda’da Zeus’a atfedilen labrys (çift taraflı balta), mitolojiye göre Amazon kraliçesi Hippolyte’nin kutsal silahıydı. Herakles’in bu altın baltayı bir savaşta ele geçirip Zeus’a adadığı, daha sonra Lidya Kralı Gyges’in bu baltayı Karyalılara hediye ettiği anlatılır. Karyalılar ise bu kutsal emaneti Milas’taki Zeus mabedinin kutsal toprağına gömerek kült bir nesneye dönüştürmüştür. Böylece çift ağızlı balta, Karya’nın ebedî sembolü haline gelmiş; bu simge, Milas’taki Baltalı Kapı gibi anıtsal yapılarda taşlara işlenerek bugüne ulaşmıştır.
Yıldırımla yarılan kaya: Zeus’un iz bıraktığı kutsal işaret
Labraunda’nın hemen eteğinde, ortadan ikiye ayrılmış devasa bir kaya bulunur. Antik dönemde bu doğal yarık, halk tarafından Zeus’un yıldırımının izi olarak yorumlanmıştır. İnanca göre bu kaya, tanrının bölgedeki varlığını göstermesi için gökyüzünden gönderdiği bir işaretti. Bu tür doğal oluşumların tanrısal anlatılarla açıklanması, hem doğaya duyulan saygıyı hem de inançla çevre arasında kurulan bağı ortaya koyar. Labraunda böylece yalnızca bir mabed değil, halkın tanrılarla iletişim kurduğuna inandığı yaşayan bir kutsal mekân olmuştur.